15 Aralık 2011 Perşembe

KELİMELERİN SERZENİŞİ

Hayatın ırmağında akıp sürükleyen zamanının tortusu düşerken içimizin derinliklerine, vazgeçemediklerimizin derin tutkusu yapışır kursağımıza. Kesik bir ah işitir kulaklarımız. Kavuşamadıklarımızın arkasında kaybettiğimiz bunca emeğin pişmanlığı dökülür tavanlarında gönlümüzün.

Peşinde sürüklerken uzak hayallerin, mutluluk basamaklarında yitirdiğimiz anıların burukluğunu yaşarız. Ömür, med cezir misali tahtası çürümüş bir beşiğin içinde sonsuzluk uykusuna uzanır, gafletin pususundan habersiz.

Cümleler yalnızlığın sokağında yalın ayakla yürür. Noktalar anlamların tükendiği yerdir. Virgül öncesi bir üzüntü. Zaman duraklarında eskimez bir yenilgi. Günler katmerleştikçe bir geçmişin pişmanlığı kalır geride ve kelimelerin serzenişi suskunlaşır kimsesizliğin coğrafyasında.

Döndükçe devran aynı başa döner feleğin merkezinde. Acılar hep aynı yüzlerin kısmetidir. Gerçekliğin kıymeti yok. Yalanlar yakut taşının özdeşidir. İyilik en nankör kedidir burada. Kötülük ettikçe büyürsün. Ahmaklar sofrasında en baha yemek eğlencedir. Kahkaha ölümle alay etmedir aslında.
Hayır işledikçe kovalar seni doğrunun köpekleri.
Gerçeğin değirmeninde ufaldıkça ufalırsın.

Bir kelime tiyatrosudur hayat. Birileri çalar, sen oynarsın. Senaryosu başkaları tarafından yazılmış. Sana ne biçilmişse o kadarsın. Başka şansın yok senin. Karşı çıkmak yok. Konuştukça ezilirsin. boynuna pranga vurulmuş sözcüklerin memleketine sürgün edilirsin. Faili meçhul bir karanlığın dehlizlerinde kaybolmuşluğa gömülürsün.

Dünya döndükçe eskir zaman. ömür yıllara karışır bilinmezliğin sokaklarında. Kaybolmuşluğun derinliklerinde kendini ararsın, kendinin olmadığı yerlerde. Hep uzaklara gidersin, gittikçe yabancılaşırsın aşina yüzlerin simalarında. Geriye döndüğünde kimseyi bulamazsın ait olduğun yerlerde.

Cümleler yalnızlaşıyor. Harfler şekillendikçe anlam buluyor. Belendikçe kızışıyor sözcükler, savaş çığırtkanlıkların gırtlaklarında. Ölçüsüz her sözün bedeli ölümdür. Kuytu karanlıklarda paslanmış yenilgiler. Öfke, kılıfından çıkmamış keskin bir hançerdir. Ucu göründükçe kızgınlaşır meydan. Savaş soytarı bir fikrin çılgına dönmüş halidir. Her giden can sadece koptuğu yeri acıtır. Anlamsızlaştıkça, yitiriyor aslını her düşünce. Her fikir yeni bir hükmün çocuğuna gebedir. Gerçekler berraklaştıkça, özün hakikati kalır sadece inancın beleğinde.

Her şey aslına yenilmiştir. İnkar, yalanın yüzüne vurulmuş bir makyajdır. Gecenin vakti, güneşin doğuşuna kadardır. İstediğin kadar kapat gözlerini, çek önüne tüm perdeleri, söndür içinin ışıklarını, karanlığa gömüldükçe gömül lakin gerçeği varlığından koparamazsın. Senin onu görmeyişin onu yokluğa sürüklemez. Asıl olan daim vardır ve gerçeğin boynunda en biçilmez bir gerdanlık gibi asılıdır.



Haşemoğlu Kutbettin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder